Fazla kapasite alarm veriyor
Ferit PARLAK
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, “Vergi sisteminin sağlıklı işlemesi için öncelikle üretim ve ticaret alanları düzenlenmeli. Özellikle ticarete yeni bir anayasa gerekiyor.
Tersi durumda, şu anda yüzde 50’nin üzerinde olduğu söylenen kayıt dışılık daha da artacak ve vergi gelirleri daha da düşecek” dedi. Baran, “Ayrıca, orantısız vergi artışları da kayıt dışılığı artıracak faktörler arasında yer alır, kayıt altındakilerin cezalandırılması ve tüm kolaylıkların borçlu olanlara ve kayıt dışındakilere sağlanması da” şeklinde konuştu.
“Kapasite fazlalığı tehlikeli boyutlarda…”
Ticarette de üretimde de fazla kapasite sorununun tehlikeli boyutları aştığını vurgulayan Baran, “Örneğin Türkiye’nin yıllık boya ihtiyacı 660 bin ton civarında. Ama boya üretim kapasitesi 1.5 milyon ton. Boya satıcısı sayısı ise 1 birim yeterliyken, kayıt dışındakilerle birlikte 15 birime çıkmış. Buna rağmen, “Boya üreteceğim” diyen girişimciye teşvik verilebiliyor; “dükkan açacağım” diyene de müsaade ediliyor. Bu verimsizlik, milli servet israfı anlamına geliyor, aynı zamanda ‘kayıtdışılığı’ tetikliyor” diye konuştu.
“Vergisini tam ve zamanında ödeyene haksızlık yapılıyor”
Etkin ve güçlü maliye politikasının temel amacının devlet harcamaları ve vergilendirmeyi kullanarak, sürdürülebilir büyümeyi, kalkınmayı, refahı sağlamak ve yoksulluğu azaltmak olduğunu dile getiren Baran, “Vergilendirme konusu çok önemli. Ülkemizde, şartlar ne olursa olsun, vergisini günü gününe ödeyen mükellefler var. Ve her durumda bu mükelleflere büyük haksızlık yapılıyor” dedi.
Ülkedeki koşulların tüm işletmeler için aynı olduğunu ifade eden Baran, “Buna rağmen biri vergi ödemeyi, devlete olan yükümlülüğünü günü gününe yerine getirmeyi tercih ediyor. Diğeri borçlu kalmayı tercih ediyor. Ve tüm kolaylıklar borçlu olana sağlanıyor. Bu, vergilendirmenin en temel ilkesi olan adalet ilkesiyle bağdaşmıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, ‘Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınacak’ ifadesi, vergi adaletinin sağlanacağı anlamına gelir” diye konuştu.
Borcunu ödemeyene kolaylık sağlanmasının, borcunu düzenli ödeyeni de ödememeye teşvik ettiğini söyleyen Baran, “İki yılda bir kamu alacakları yeniden yapılandırılıyor. Tahsilat oranlarına baktığımızda, bu düzenlemelerin verimli olmadığını görüyoruz. Bu nedenlerle, vergide düzenlemeler değil de kalıcı reform yapılmasından yanayız. Tersi durumda yıllardır devam eden vergi tartışmaları bitmeyecek” dedi.
“Vergide af da olmamalı, uzlaşma da…”
Baran, “Vergi sistemimizin en önemli sorunu kayıt dışı ekonomi. 840 bin esnaf ve sanatkârın kazancının istisna kapsamına alınarak vergi dışı bırakılması da kayıt dışı ekonominin yayılmasına katkı sağlamış durumda. Yıllık kazancı belirli bir limitin altında olan esnaf ve sanatkâr vergi ödemediği için, bu limiti aşmamak için mükelleflerin kayıt dışına yöneldiği belirtiliyor. KDV oranları dahil olmak üzere vergi oranları düşürülmeli ve kayıt dışına geçit verilmemeli. Herkesten gücü oranında vergi alınarak, vergi aflarına son verilmeli. Af politikalarını olağanüstü haller dışında kullanılmayacak mali enstrümanlar olarak düzenlenmesi için anayasal düzeyde değişiklik yapılması gerekiyor” ifadesini kullandı.
Esnaf odaları ile ticaret odaları üyelerinin aynı ölçekte ticareti olan üyeler olduğunu vurgulayan Baran, şunları söyledi; “Gerçek kişi ticari işletmesi olarak odamıza kaydolan, esnaf kardeşiyle yanyana dükkânlarda, aynı işi yapan üyelerimiz var. Bu üyelerimiz esnaf meslektaşına uygulanan ayrıcalığı görüyor. İşletmelerin ticaret hacimleri hemen hemen aynı olsa bile kayıtlı olduğu kuruluşların farklı olması nedeniyle farklı kurallara tabii tutuluyor.
“Esnaf odası ile ticaret odası arasında ayrımcılık yapılmamalı”
Örneğin, terzi, berber, kuaför gibi yaklaşık 840 bin esnaf 1 Ocak 2021’den itibaren gelir vergisinden istisna tutulurken, aynı ölçekte faaliyet gösteren ve ticaret odalarına kayıtlı olduğu için tacir kabul edilen işletmeler bu kapsama alınmadı. Yine esnaf kardeşlerimiz, Halk Bankası’ndan indirimli faizle kredi kullanma imkânı bulurken, aynı ölçekte ticari faaliyette bulunan ticaret odası üyesi bu imkândan yararlanamıyor. Esnaf ve sanatkârların varlıklarını sürdürmesi, ticaretlerini yapmaları ve desteklenmeleri memnuniyet vericidir. Ancak ortaya çıkan olağanüstü koşullardan esnaf kadar küçük tacirler de etkilenmektedir. Ve yan yana dükkânlarda aynı işi yapan esnaflarla farklı kabul edilmemelidir.”
“Planlama olmayınca milli servet eriyor”
Baran, şöyle devam etti: “İş dünyasının planlı programlı yatırım ve girişimlere imza atması beklenir. Ancak çok büyük yatırımlar haricinde, fizibilite çalışması, yandaki dükkânın dışarıdan gözlemlenmesi şeklinde gelişiyor ne yazık ki. Bu yüzden iş yapan bir kuaförün yanında ikincisi üçüncüsü hatta dördüncüsü açılıyor.
Bir kafenin yanına bir diğeri, bir restoranın yanına bir diğeri açılıyor. Sonrasında da kapanmalar veya devirler başlıyor. İflaslar ve konkortado başvuruları başlıyor. Milli serveti heba etmemek, insan gücünü ve kaynağını doğru yönlendirmek için her alanda planlamaya ihtiyacımız var. Yerel yönetimler, odalar ve ilgili kurum ve kuruluşların bir arada çalışarak oluşturacağı sistemle, kaynaklarımızı daha verimli değerlendirmek için her alanda planlı hareket etmemiz gerekiyor.”
“Fatura bir şekilde bulunuyor!..”
Faturasız mal ve hizmet talep edenler ile üretenlerin sayısındaki artışa dikkat çeken Baran, “Bu davranış, haksız rekabeti de beraberinde getiriyor. Kayıtaltında olanları da çok zor durumda bırakıyor. Kayıt dışındaki ise katma değer yaratmadan, “bir şekilde fatura bularak!”, vergi vermeden; kayıtlı ve vergi veren üreticinin, tüccarın küçülmesini hatta silinmesini sağlayarak, büyümeye devam ediyor” şeklinde konuştu.
“Mesleki eğitim milli güvenlik meselesidir…”
“Mesleki eğitim ülkemizin milli güvenlik meselelerinden biridir. Milyonlarca lira yatırım yapıp işyeri açıyorsunuz içinde istihdam edecek meslekli insan bulamıyorsunuz. Her ile bir üniversite açarak, gençlerimize bilimsel eğitim vererek ülkemizi geliştireceğimizi düşündük ancak bugün bu durum üretimi sekteye uğratır hale geldi. Bugün işletmelerin çoğu çalıştıracak eleman arıyor ama bulamıyor. Gençlerimiz okullarını bitirip, işe başlayıp masalarda oturup çalışmak istiyor ama o masayı üretmeyi istemiyor. Bu bizim ekonomik ve sosyal geleceğimizi etkileyecek çok önemli bir konu. Acilen çözüm üretilmeli.”
“Enflasyonun karşılığı ahlaki değer kaybıdır”
Enflasyonun, toplumda ahlaki erozyona yol açtığını dile getiren Baran, “Enflasyon ile ilgili yaşadığımız sorunların bir bölümünün işini dürüst yapmayanlar nedeniyle yaşandığını düşünüyorum. Ticaret erbapları arasında iş ve sosyal hayatı düzenleyen, birlik, beraberlik, refah ve düzeni sağlamak ve ticari hayata kılavuz oluşturmak için de ticaretin anayasasının yeniden yazılması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Baran, “Tüketicilerin çoğunun yeterli bilinç seviyesine sahip olmaması nedeniyle de haksız bir rekabet ortamı söz konusu. Benim sektörüm boya sektörü. Devasa ambalajlar içinde daha az ürün satışa sunuluyor. İki ürünü karşılaştırırken, kutu üzerindeki yazıyı okuma alışkanlığı olmadığı için, büyük ambalajlı tercih ediyor. Oysa içindeki gramajlar aynı. Tüketicinin yanıltılmasına mı yanalım, gereksiz ambalaj için harcanan milli serveti mi, haksız rekabete maruz kalan üretici ve tacirleri mi? Konu gerçekten üzücü” dedi.
“Konkordato sistemi acilen güncellenmeli”
Baran, konkordato sistemi ile ilgili şu uyarıları dile getirdi: “Borcunu ödemek istemeyen şirket mahkemeye başvuruyor, konkordato kararı aldırıyor. Peki bu şirketin ticaret yaptığı şirketlere ne oluyor? Önce 2 yıl bekliyor; sonra alacağında indirim yapılıyor; sonra alacağı taksitlendiriliyor. Alacağını tahsil edemeyince ödemesini nasıl yapacak? Bedeli, şirketi konkordato ilanına kadar götüren yönetim değil, ticaret yaptığı şirketler ödüyor. Oysa şirket patronunun mal varlığına el konarak ve kendisi de asgari düzeyde maaşa bağlanarak sistem düzenlense kolay kolay bu sonuçlar ortaya çıkmaz. Bu yüzden konkordato sisteminin acilen güncellenmesi gerektiği kanaatindeyiz.”
“Stokçuluk ve fahiş fiyatın tanımı yapılmalı”
Baran, şu ifadeyi kullandı: “Ticaretin yapısı stok yaparak çalışmak üzerine kurulu. Yeterli stok bulundurulmazsa vatandaşın talebini yerine getiremezsiniz. Ancak deponuz-da mal var diye stokçu durumuna düşebiliyorsunuz. Fahiş fiyat konusunda da aynı tehlike var. Stokçuluk ve fahiş fiyatın tanımının net biçimde yapılması isteniyor. Yoksa günlük gelişmelere göre denetlenip ceza kesilen işletmeler olmak istemiyor üyelerimiz.”
“KDV’de tek oran olmalı…”
KDV’de ki farklı oranların da kayıt dışılığı tetiklediğini dile getiren Baran, “ATO olarak, kalıcı refahı sağlamaya yönelik, adil, kayıt dışılığı ortadan kaldıracak bir vergi reformunun gerektiği kanaatindeyiz. Bunun için vergi oranlarının düşürülerek tabana yayılması, KDV’de tek oran, denetimlerin kayıt dışına yönelik artırılması gibi adımların atılması zorunluluktur” dedi.
“Kayıt dışılık iç barıştan istikrara kadar her şeye tehdit…”
Vergi borcu için uzlaşmanın da olmaması gerekliliğini ifade eden Baran, “Şirketlerin ve ülkelerin rekabet yapısını etkileyen, faaliyetlerini yasal zeminde sürdüren ticaret erbabı açısından haksız rekabet ortamı oluşturan, iş barışını tehdit eden, bireysel ve toplumsal sağlık için tehdit unsuru olan kayıt dışılık, ekonomik ve siyasi istikrarı tehdit ediyor. Kamu gelirlerinde azalmaya neden olarak, kamu hizmetlerinin kalitesini ve vergi oranlarını da etkiliyor. Bu nedenle kayıtdışı ile mücadele ve sonuç alabilmek çok önemli” şeklinde konuştu.
“Taksitli kredi kartı kayıt altına almak için de önemli…”
“Hem kayıtlı ekonomiyi sağlaması hem de ticaretin devamlılığı açısından taksitli ticari kredi kartı kullanımının desteklenmesi gerektiğin kanaatindeyiz. Bugün çekin yerini ticari kredi kartı almış durumda. Ticari kredi kartlarının bireysel kredi kartlarından ayrı değerlendirilmesi gerekiyor. Ticari kredi kartları, şirketlere sürdürülebilir ve vadeli finansman sağlayarak, ödeme zincirinde ve ticari hayatın devamında kritik önem taşıyor. Buna göre kararlar alınmalıdır.”