Londra’da Türk imzası
Londra’daki Design Chelsea Centre, 130 showroom ve 600 uluslararası markaya ev sahipliği yapan bir tasarım ve dekorasyon merkezi olmasının yanı sıra, profesyonel hizmetler de sunan bir platform olarak öne çıktı. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen WOW house etkinliğinde, tasarımcı çift Özge ve Alexandre’ın kurduğu OzaDesign’dan “Home Bar” adlı odayı tasarlamaları istendi.
Odadaki her ürün özenle seçilerek bir araya getirildi. Tasarım sürecinde 26 farklı firma, usta ve sanatçıyla iş birliği yapıldı. Bu odada huzur ve rahatlama deneyimini yeni bir dille keşfetme fırsatı sunuldu.
Geçtiğimiz yıl Maison Française Interior Awards’da Yılın Global Projesi ödülünü kazanan OzaDesign, İngiltere’de bir ilki gerçekleştirmenin gururunu yaşattı.
İngiltere’nin dekorasyon konusunda en popüler adreslerinden biri olan Design Chelsea Centre, üç yıldır düzenlediği WOW house etkinliğiyle dikkat çekmeye devam ediyor. Bu yıl etkinliğin ilk Türk konuğu olan OzaDesign, evin “Home Bar” bölümünü tasarlamak üzere davet edildi.
Öztürk, hikayenin eve döndüğünüzde akşam yemeğinden hemen önce veya uzun bir yemeğin ardından yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğunuzda, kendinize bir kadeh hazırlamak için özenle hazırlanmış süet deri kaplı bar tezgahına ulaşmanızla başladığını belirtti.
Sizi sakinleştirirken, bronz detaylarla döşenmiş rahat ahşap koltuğa oturabilir ve düşünceleriniz için bir alan oluşturabileceği bildirildi.
Başka bir gün, keyifli bir arkadaş davetinde, dostlarınızı veya ailenizi bu muhteşem odaya davet etmenin heyecanını yaşayabileceğinizin altı çizildi.
Onların bu odada ortaya çıkan özenli detayları keşfetmelerine izin verebileceğiniz vurgulandı.
Home Bar alanının tasarım süreci oldukça oluşturucu ve özgürleştirici göründü.
Tasarımla ilgili herhangi bir kısıtlamanın, kuralın olmadığı bu projede, bize beyaz duvarları, çatısı, zemini olan bu oda verildi ve özgürce tasarlamamız söylendi.
Öztürk, ilk defa kendimiz müşteriydik ve aldığımız kararlarda özgür olmamamız için hiçbir neden yoktu dedi.
OzaDesign’ın kurucuları Özge ve Alexandre’ın İstanbul’daki tanışma hikayelerinden ilham alan bu tema, Boğaziçi’nden esinlendi.
