Modi kazandı ama çoğunluğu kaybetti: Hindistan’ı neler bekliyor?
Hindistan’da, federal parlamentonun alt kanadı Halk Meclisi (Lok Sabha) üyelerini belirleyen seçimlerden galip çıkan, Hindistan Başbakanı Modi’nin başında olduğu Bharatiya Janata Partisi (BJP) liderliğinde kurulan Ulusal Demokratik İttifak (NDA) oldu.
Hint basınında yer alan verilere göre, çok partili parlamenter demokrasiyle yönetilen Hindistan’da, parlamentonun Halk Meclisi kanadındaki 543 sandalyenin 295’ini NDA kazandı.
NDA, 2014 seçimlerinde 336 sandalye, 2019 seçimlerinde ise 353 sandalye kazanmıştı. Modi, bu yılki seçim kampanya dönemi boyunca NDA’nın 400 sandalyeyi geçeceğini öngörmüştü.
Modi’nin partisi BJP 2019’daki genel seçimlerde 303 sandalyenin sahibi olurken bu seçimlerde sandalye sayısını 240’a düşürdü.
Beklenenin altında bir oranla seçimlerden galip çıkmasına rağmen Modi, yaptığı konuşmada, “Bugünkü zafer dünyanın en büyük demokrasisinin zaferidir” dedi.
Başbakan Modi, sosyal medya platformu X’ten yaptığı açıklamada da “İnsanlar art arda üçüncü kez NDA’ya güvendi. Bu, Hindistan’da tarihi bir başarıdır” ifadelerini kullandı. Halkın isteklerini yerine getirmek için çalışmaya devam edecekleri mesajını veren Modi, kazandıkları eyaletler için partisinin “zaferini” tebrik etti.
Hindistan Ulusal Kongre Partisi (INC) öncülüğünde kurulan ve 30’dan fazla muhalefet partisinin yer aldığı Hindistan Ulusal Kalkınma Kapsamlı İttifakı (INDIA), anketlerdeki tahminlerin çok üzerinde oy aldı.
INDIA ittifakı, Halk Meclisi kanadındaki 543 sandalyenin 231’ini elde etti. Muhalefet ittifakının öncüsü ve ana muhalefetteki Ulusal Kongre Partisi, 2019’daki genel seçimlerde 52 sandalye alırken, bu seçimlerde sandalye sayısını neredeyse 2 katına çıkararak 99 sandalyenin sahibi oldu.
Hindistan’da bir partinin veya koalisyonun hükümet kurabilmesi için Halk Meclisi’ndeki 543 sandalyeden 272’sine sahip olması gerekiyor.
1,4 milyarı aşkın nüfuslu ülkede yaklaşık 970 milyon seçmen bulunuyor. Seçimlere katılım oranı 2014’te yüzde 66,4, 2019’da 67,4 olarak kaydedilirken bu seçimde yaklaşık 640 milyon kişi oy kullandı.
Hindistan halkı, ülkedeki 28 eyalet ile “Birlik Toprakları” adı verilen 8 özel yönetim bölgesini kapsayan 7 aşamalı genel seçimler çerçevesinde, 19 Nisan ve 26 Nisan’da, ayrıca 7 Mayıs, 13 Mayıs, 20 Mayıs, 25 Mayıs ve 1 Haziran’da oy kullanmıştı.
İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden The Guardian, Modi’nin seçildiği 2014’ten bu yana BJP’nin ilk kez tek başına çoğunluğu kazanamadığına dikkat çekti.Bununla birlikte Modi’nin NDA’daki müttefikleriyle kazandığı toplam sandalye sayısı, 5 yıl boyunca iktidarda kalmasını sağlayacak bir çoğunluk hükümeti kurması için yeterli.
Modi, Delhi’deki BJP ana merkezinde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“10 yıl sonra üçüncü kez halkın desteğini almak moralimizi yükseltiyor, bize yeni bir güç veriyor. Rakiplerimiz birlik olmalarına rağmen BJP’nin kazandığı kadar sandalye bile kazanamadılar.”
Amerikan New York Times Gazetesi’nin analizinde ise Modi’nin “Hindu ideolojisini paylaşmayan koalisyon partnerleriyle birlikte hareket etmek zorunda kalmasıyla yenilmezlik aurasını kaybettiği” yazıldı.
Muhalefetin seçim sonuçlarını sevinçle karşıladığı fakat maratonun Modi’ye “siyasi gücünün sınırları olduğunu gösterdiği” ifade edildi. Modi yönetimi altında ülkenin ekonomik olarak kalkındığı ancak zenginleşmenin sadece halihazırda servet sahibi olanlara yaradığı yorumu yapıldı.
CNN Televizyonu ise seçim sonuçlarının Modi için büyük bir sürpriz olduğunu duyurdu.
İngiliz kamu yayıncısı BBC de konuyla ilgili bir analiz yayınladı. Modi’nin mutlak çoğunlukta olmadığı hiçbir koalisyona önderlik etmediğinin belirtildiği analizde, iktidarda kalabilmek için bu ilkelerin esnetilebileceği aktarıldı.
Tüm bu yaşananlara Modi’nin partisinden ilk yorum ise BJP Sözcüsü Jaiveer Shergill’den geldi. Oy kayıplarıyla ilgili parti içinde “muhasebe yapılacağını” açıkladı.
Ulusal Kongre Partisi’nin lideri Mallikarjun Kharge de Modi’nin “ahlaki ve siyasi bir yenilgi aldığını” söyledi.
2014’ten bu yana başbakanlık görevinde bulunan Modi’nin siyasi kariyeri, ülke ekonomisine ve dış siyasete katkılarıyla ön plana çıkıyor.
Modi, 10 yıllık iktidarında başta ekonomi ve siyasette olmak üzere nüfus bakımında dünyada zirveye oturan ülkesinin uluslararası arenada adından sıklıkla söz edilmesini sağladı.
Gujarat eyaletinin Vadnagar bölgesinde doğup büyüyen ve ailesinin 6 çocuğundan 3’üncüsü olan Modi, çocukluğunda babasıyla bir tren istasyonunda “Chaiwala” adıyla da bilinen sokakta çay satıcılığı yaptı.
Modi, henüz çocukken Müslümanlara karşı dini nefreti körüklemekle suçlanan Hindu milliyetçi gruplardan Rashtriya Swayamsevak Sangh’ın (RSS) yerel bir şubesinden eğitim almaya başladı.
Henüz 18 yaşındayken ailesini ve eşini arkada bırakıp doğduğu yeri terk eden Modi, daha sonra verdiği bir röportajda bu kararını, “RSS’ye adanmak ve dünyevi zevkleri ardında bırakmak için” diye açıkladı.
Modi’ye sonrasında RSS’de Gujarat’ta bazı bölgelerin sorumluğu verildi.
Modi, 1987’de Hindistan’da “Hindu” milliyetçiliğinin öne çıktığı dönemde, BJP üyesi oldu.
RSS yapılanmasıyla bağlantılı BJP üyeleri, o dönemde 1992’da Babri Camii’nin yıkılarak arsasına Hindu tapınağı inşa etme planlarına destek verdi.
BJP’nin ileri gelen liderlerden biri haline gelen Modi, 2001’de ülkenin en zengin eyaletlerinden Gujarat’ın Başbakanı olarak göreve başladı.
Modi’nin yönetiminde eyalette altyapı ve endüstri alanlarında yenilikler yapılırken, Hindularla Müslümanlar arasında yaşanan gerginlikler, eyaletteki sosyal ve siyasi problemlerin başında geliyordu.
2002’de Hindular, Müslümanları bir treni ateşe vermekle suçladı. Bunun üzerine eyalette patlak veren şiddet olaylarında, Müslüman esnaf ve sakinlerin mülklerine saldırılar düzenlendi.
O dönemde yaşanan şiddet olaylarında çoğu Müslüman bini aşkın kişi yaşamını yitirdi. Eyalet Başbakanı Modi ise şiddet olaylarını durdurmak için “gerekeni yapmamakla, şiddet olaylarına suç ortaklığıyla” suçlandı.
Ardından ABD, insan haklarının ihlali endişesiyle “vize vermeyerek” Modi’nin ülkeye girişine engel oldu.
Hindistan Anayasa Mahkemesi’nin “suç ortaklığı” olmadığı kararı üzerine Modi, Gujarat’ta yeniden eyalet Başbakanı seçildi.
Modi’nin Gujarat eyaletindeki faaliyetleri, kendisini Hindistan liderliğine taşıdı ve 2014 genel seçimlerinde BJP’nin galip gelmesiyle Hindistan Başbakanı oldu.
2019’daki seçimlerde de BJP, parlamento seçimlerinin galibi oldu ve tek başına yüzde 31,34 oyla 243 sandalye elde etti. Modi’nin başbakanlık görevine başlamasının ardından ülkede ulaşım, denizcilik, sanayi ve askeri alanlarda önemli gelişmeler yaşandı.
Hindistan’da sanayi alanında yerli üretimi artırmayı planlayan Modi, iktidara gelmesinin ardından bu kapsamda “Make in India (Hindistan’da Yapın)” adlı bir kampanya başlattı.
Modi, bu kampanyayla füzeler dahil askeri mühimmat olmak üzere çeşitli ürünlerin parçalarının Hindistan’da üretilmesini ve bu alanda iş insanlarının yatırım yapmasını teşvik etti. Böylece ülkenin 2025’e kadar gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 25’ini “üretim sektörünün” oluşturması hedefleniyor.
Öte yandan, “Make in India” kapsamında Modi hükümeti, 10 yıl içinde ülkenin dört bir yanında otoyol inşaatlarıyla adından söz ettirdi.
Ülkede “günde 26 kilometreye eşdeğer” otoyol inşaatıyla seçimlerden önce yaklaşık 95 bin kilometre otoyol yapıldı.
Hindistan basınında Ekim 2023’te yer alan haberlere göre Modi, denizcilik projeleriyle Hindistan’ın “mavi ekonomisini” geliştirmeye yönelik uzun dönem hedeflerini de açıkladı.
Bu hedeflere göre küresel ticarette deniz yollarının önemini vurgulayan Modi, ülkedeki liman tesislerini geliştirme, uluslararası alanda iş birlikleri kurma gibi stratejiler edineceklerini kaydetti.
Hindistan’da Modi’nin başbakanlığa gelmesinin ardından ülkede ekonomik ve teknolojik gelişmeler öne çıktı.
Worldometer sitesinin verilerine göre Çin’i geçerek 1,4 milyarı aşkın nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan’ın GSYH’si 3,9 trilyon doları aştı.
Modi hükümetiyle kalkınan ekonomi, İngiltere’yi geçerek dünyanın en büyük 5’inci ekonomisi haline geldi. Ülkenin ekonomik kalkınma oranı göz önünde bulundurulduğunda yakın zamanda Almanya ve Japonya’nın da önüne geçerek 3’üncü en büyük ekonomi olabileceği ifade ediliyor.
Modi, ülkesini yakın gelecekte 5 trilyon dolarlık bir ekonomi haline getirmeyi hedefliyor.
Foreign Affairs’ın haberine göre, Hindistan ekonomisinin bu yıl ve gelecek yıl yüzde 6 ila 6,5 büyümesi bekleniyor. Bu oran, Hindistan’ı “en hızlı büyüyen G-20 ülkesi” haline getirebilir. Ancak kişi başına düşen milli geliri yaklaşık 2 bin 700 dolar olan Hindistan, bu bakımdan halihazırda en yoksul G20 ülkesi konumunda.
Çalışan nüfusunun yaş ortalamasının artış gösterdiği Hindistan’da Modi hükümetinin altyapı ve tarım alanındaki çalışmaları sayesinde ülkedeki iş imkanları, ağırlıklı olarak inşaat ve tarım alanlarında görülüyor.
Gelişen ülkelerde genellikle çalışanlar tarımı bırakıp üretim ve hizmet sektörüne yönelirken, Hindistan’da durum tam tersine işaret ediyor.
İşçilerin neredeyse yarısının tarımla uğraştığı Hindistan’da tarım, ekonomiyi büyük oranda etkiliyor.
Pazar ve tüketici verileri üzerine çalışan Alman şirket Statista’nın verilerine göre, Hindistan topraklarının yüzde 54’ünden fazlası, tarıma elverişli olarak nitelendiriliyor.
Dünyanın en kalabalık ülkesi Hindistan’da tarım sektörü 150 milyondan fazla kişiye geçim imkanı sağlıyor.
Modi döneminde uzay endüstrisi alanında da ilerleme kaydedildi. Hindistan, Ay’ın güney kutup bölgesinde inceleme yapması için 14 Temmuz 2023’da keşif aracı Chandrayaan-3’ü uzaya gönderdi.
Hindistan, Chandrayaan-3’ün başarılı inişiyle ABD, eski Sovyetler Birliği ve Çin’den sonra Ay’a yumuşak iniş gerçekleştiren 4’üncü ve Ay’ın “güney kutbu yakınlarına yumuşak iniş yapabilen” ilk ülke oldu.
Modi 2019’da Hindistan’ın Müslümanların çoğunlukta olduğu tek eyaleti Cammu Keşmir’e özel statü tanıyan anayasanın hükümlerini iptal ederek, bölgeyi merkezi yönetimin doğrudan hükmettiği “Birlik Toprağı” statüsüne indirdi.
Böylece Cammu Keşmir’in yabancıların bölgeye yerleşmesine ve mülk edinmesine izin vermeyen vatandaşlık yasası da kaldırıldı. Modi, özel statüyü “kalkınmanın önündeki engel” olarak nitelendirdi.
2019’da Modi yönetiminde, komşu ülkelerden gelen 6 dini gruba vatandaşlık yolunu açan ve aynı konumdaki Müslüman göçmenleri dışarıda bırakan “vatandaşlık yasasında değişiklik öngören tasarısı” kanunlaştırıldı ve resmi gazetede yayımladı.
Müslümanların yasa kapsamına alınmaması tartışmalara neden olurken, Birleşmiş Milletler (BM) de bu yasayı “endişe verici” ve “temelde ayrımcı” olarak nitelendirdi.
Uttar Pradeş eyaletinde yer alan tarihi Ayodhya şehrinde, geçmişte Babri Camii’nin bulunduğu alan, uzun yıllardır Hindularla Müslümanlar arasında tartışma konusuydu.
Hindistan Yüksek Mahkemesi, 9 Kasım 2019’da arazinin Hindu tapınağına ayrılmasına, arazinin tapınak inşası için mütevelli heyetine verilmesine, Müslümanlara da Ayodhya’da 2 hektarlık arazi tahsis edilmesine hükmetti.
Hindistan Başbakanı Modi, 22 Ocak’ta, yaklaşık 7 bin kişinin katıldığı törenle Babri Camii’nin yerine inşa edilen “Ram Janmabhoomi Mandir” tapınağının açılışını yaptı.
3’üncü kez başbakanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Modi, “Modi’nin Garantisi” kapsamındaki seçim vaatleriyle çiftçilerin koşullarını iyileştirme, refah programlarını genişletme, Tek Tip Medeni Kanun uygulaması ve Hindistan’ı dünyanın en büyük ekonomisi yapmak gibi gelişmeleri hedefliyor.
Ülkede “Uniform Civil Code” (UCC) olarak adlandırılan “Tek Tip Medeni Kanun”, Başbakan Modi ve iktidardaki BJP partisinin büyük seçim vaadinden biri olarak biliniyor.
Hindistan’da farklı inanç ve sosyal grupların mensupları, inandıkları dinin hukuk sistemine göre yargılanıyor. Bu yüzden evlilik, boşanma, miras, evlat edinme gibi konularda yasal farklılıklar ortaya çıkıyor.
Söz konusu farklılıkların, “karmaşık” bir hukuk sistemi doğurduğunu savunan iktidardaki BJP, “Tek Tip Medeni Kanun” tasarısıyla bu karmaşaya son vererek tek bir medeni kanunun uygulanmasını istiyor.
BJP, masraflardan tasarruf etmek ve katılımı artırmak amacıyla eyalet meclisi ve parlamento seçimlerinin her beş yılda bir aynı anda yapılması için çalışacağının taahhüdünü verdi.
“Modi’nin Garantisi”nde yer alan seçim vaatleri ayrıca düşük enflasyonu sürdürmenin yanı sıra üretim ve istihdam olanaklarının artırılmasını da içeriyor.